Yeşil Lojistik ve Geri Dönüş Lojistiği

Atilla Yıldıztekin

Atilla YILDIZTEKİN

Tedarik Zinciri ve Lojistik Yönetim Danışmanı

Yeşil Lojistik ve Geri Dönüş Lojistiği

Kötü bir film izliyor gibiyiz. Üzerinde yaşadığımız dünyamızın hızla çölleşmesini, buzulların erimesini, içinde yaşadığımız atmosferin hızla kirlenmesini, ekolojik dengenin bozulmasını bir sinema salonunda, rahat koltuklarımızda oturuyormuşçasına izliyoruz. Sanki birleri bize gelecekte olabilecekleri sanal ortamda karşımıza getiriyorlar. Film bitince ışıklar yanınca, kapıdan dışarı çıkınca karşılaşacağımız başka bir dünya olacakmışçasına duyarsızız.

Geleceği görebilen bilim adamları, gelişmiş ülkeler, çeşitli üniversiteler, akademik kuruluşlar, dernekler, az sayıda politikacı uyarılar yapıyorlar ancak endüstri, vahşi sanayi, tüketime itilen toplum, geri kalmış ülkeler hatta uyuyan beyinler bu uyarıları algılayamıyorlar. Sorunun temelinde tabiatın kendi kendine temizleyemeyeceği kadar çok atık yaratmamızdır. Soluduğumuz hava, yediğimiz gıdalar, küresel ısı dengesi tüketimlerimizle bozuluyor.

Tüketim çevre kirlenmesinin birinci nedenidir. Tükettiğimiz için kirletiyoruz. Tüketim için üretim yapmak zorundayız, ürettiğimiz için kirletiyoruz. Ürettiğimizi tüketime taşımamız gerekiyor, taşıma sırasında kirletiyoruz, mevsimsellik nedeniyle depolamamız şart depoladığımız ürünler çevreyi kirletiyor. Tüketime taşıyoruz yine kirletiyoruz. Lojistik de bu nedenlerle çevresel kirlenmede devrede.

Kısa sürede geri dönebilen malzemelerin kullanılması, çevreyi kirletmeden çöp değerlendirme merkezleri, fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılması, yenilenebilir kaynakların teşvik edilmesi tüketim alanındaki tedbirlerden bazıları. Tüketiciler henüz yeterli derecede olmasa da, bu konuda bilinçleniyor, örgütleniyor ve tedbirler alıyorlar. Üretimde de benzer çalışmalar var. Çevreyi kirletmeyecek hammadde ve üretim teknikleri teşvik ediliyor, üretim çevrenin kontrolü altına giriyor. Sırada lojistik var artık. Lojistiğin de çevrede yarattığı olumsuz etkisini “yeşil lojistik” olarak çözmeye çalışıyoruz.

Yapabileceğimiz ilk şey “carbon foot print” dediğimiz karbon dioksit çıkışını azaltmak olacaktır. Bunun için kaliteli yakıt kullanılması, araç bakımlarının düzgün yapılması, eski model motorların devreden çıkartılması, araçların rölantide çalışmasının önlenmesi, taşımaların tam dolu araçlarla yapılması, taşımanın kara yolundan deniz ve demir yoluna aktarılması için intermodal taşımanın desteklenmesi, atık yağların malzemelerin yakılmadan imhası gibi tedbirler alınmakta. Kargo dağıtıcı kuruluşlar artık güneş enerjisi veya elektrikle çalışan şehir içi dağıtım araçları siparişi vermekteler. ABD de başlayan bu uygulama gelecekte şehir içinde düşük trafik hızından dolayı fazla yakıt tüketilmesine de bir çözüm olacaktır. Denizlerde büyük gemilere yelken desteği verilmekte, elektrik motorlu gemiler kullanıma sokulmaktadır.

Depolarımızın çatılarını da güneş enerjisiyle elektrik üretebilecek alanlar olarak kullanmaya başladık. Isıtmada, aydınlatmada, forklift şarjında kendi ürettiğimiz çevre dostu güneş enerjisini kullanabiliyoruz artık. Çatılara yağan yağmur suyunu yer altı depolarında toplayarak çevre temizliğinde hatta bahçe düzenlemesinde değerlendirme olanağımız var. Depolarımızın rampalarına yanaşan araçların yağ sızdırmalarını kontrol etmekte bu araçları içeri almamaktayız.

 

Çevreye olumsuz etkisi olan bir diğer operasyon da malzeme geri dönüşleridir. Hatalı bir şekilde yeşil lojistik kapsamı içinde düşünülen bu hareket, maliyeti arttıran, gereksiz taşımaya yol açan, düşük kapasiteyle çalışılan bir hizmettir. Geri dönüşlerin azalması için yeniden kullanılabilen ambalaj malzemelerinin kullanılması, koruyucu taşıma yöntemleriyle ürün raf ömürlerinin uzatılması planlanmaktadır. İdeal olan geri dönüşün minimize edilmesidir. Her geri dönüş bir maliyettir ve gereksiz bir işlem demektir. Lojistik hizmetlerin daha iyi kontrol edilmesi, rota planlamaların yapılması, yanlış hizmet verilerek tekrarlara yol açılması önlenmelidir. Geri dönüşler bir yeşil lojistik olayı olmayıp lojistik hizmetlerde bir yük olarak kırmızı lojistik olarak düşünülmelidir.

Küresel lojistik şirketler “yeşil lojistik”, “sürdürebilir çevre koruma”, “sosyal sorumluluk” gibi mesajlarla, herhangi bir müşteri baskısı olmadan küresel kirlenmenin engellenmesine destek olmaktalar. Şu anda bir pazarlama aracı olarak kullanılan ve kurumsal hedefler içinde görünen yeşil lojistik çalışmaları, yakında Birleşmiş Milletlerin başlatmasıyla, devletlerin kanunlarıyla ve tüketicinin baskısıyla zorunlu hale gelecektir. Ülkemizde de lojistik sektöründe çalışan tüm kurumların bir gün karbon ayak izlerini azaltmayı düşünmeye başlamalarının zamanı gelmektedir. Gelecekte yapmak zorunda kalacağımız bu çalışmayı, bugünden öğrenmek ve planlamak zorundayız.