Enflasyon-2

Onur Dikmenli

Doç. Dr. Onur DİKMENLİ

İÜ Ulaştırma ve Lojistik Fakültesi

Enflasyon-2

Şubat ay’ında TÜİK tarafından açıklanan yıllık enflasyon oranı %48,69 iken ENAG tarafından aynı dönem için %114,87 olarak açıklanmıştır. Ocak – 2022 tarihinde de her iki kurum tarafından farklı enflasyon verileri açıklanmış idi. Aradaki farkın nereden, nasıl kaynaklandığı hakkında ENAG yöneticisi Prof.Dr. Veysel ULUSOY hoca’nın açıklamalarını okuyabilirsiniz(https://www.dw.com/tr/enag-ile-t%C3%BCikin-enflasyon-rakamlar%C4%B1-aras%C4%B1ndaki-fark-nereden-kaynaklan%C4%B1yor/a-60759177 – 17.02.2022 ).

Enflasyon ’un tanımını “fiyatlar genel seviyesindeki artış” olarak belirtmiştik bir önceki yazımızda. Yani 2021 yılı Şubat ay’ında 100 TL ödeyerek aldığımız ürün / hizmet’in fiyatının bir yıl içinde % 114 oranında artmış olması sonucunda 2022 Şubat’ında 214 TL ödeyerek alıp tüketebileceğimizi ifade etmiş idik. Bu veriler ışığında önümüzdeki bir yıl içinde aynı ürün / hizmetin fiyatının % 100 artması sonucunda 2023 yılı Şubat ay’ında 428 TL’ye çıkmış olması enflasyonun (fiyat artış hızının) düştüğünü (14 puan) ama fiyatlar genel seviyesinin artmaya devam ettiğini bizlere haber vermektedir.

Fiyatlar genel seviyesinin bu denli “hızlı” artışının şirketler üzerinde etkisinin olmaması kaçınılmazdır. Söz konusu etki ilk olarak şirketlerin mali kayıtlarının tutulmasında (geçmiş işlemlerin / faaliyetlerin günümüzdeki değerlerinin hesaplanmalarında) kendisini hissettirebilecektir. Stratejik yönetimin esas amacının şirketin uzun vade de, rakiplerini de gözeterek, faaliyetlerini (mümkün olduğunca ortalamanın üzerinde bir getiri elde ederek) devam ettirebilmesi olduğu gerçeğini hatırladığımızda yüksek enflasyonun bu durumu oldukça zorlaştırdığını da anlayabiliriz. Şirketin maliyetlerindeki artış şirket müşterilerinin gelirlerindeki artışın üzerinde olduğu sürece satışlar azalacak ve gerekli tedbirler alınarak yeni yöntemler / iş modelleri uygulanmadığı takdirde pazar payı kaybı ile devam edecek olan süreç faaliyetlerin sonlandırılmasına kadar uzayabilecektir.

Bu aşamada şirketin esas işinin / temel yeteneğinin dışında olan ve finansal işlemlerden / faaliyetlerden kaynaklanan “faaliyet dışı gelir”ler ilk etapta kurtarıcı gibi görünmekle birlikte şirket için “inorganik” bir gelir / büyüme olacağı için uzun vade de ne anlam ifade edeceği de şüphelidir. Tabii bu aşamada NOKIA gibi kâğıt üreticisi olarak işe başlayıp cep telefonu üreticisi iken faaliyetlerinin bağımsızlığını sonlandırmak durumunda da kalınabilir (MICROSOFT tarafından satınalınmak suretiyle). Yani şirket esas işini / temel yeteneğini dış çevrenin değişmesi sonucunda değiştirmek durumunda kalabilir ama bu değişimi devam ettiremediği oranda da kaçınılmaz sona gidebilir.

Finansal yönetime dikkat edilmesi gerektiği bir durum olan yüksek enflasyon döneminde şirketler sahip oldukları nakdi iyi bir şekilde kullanmalıdırlar. “Nakdin iyi kullanılması” ifadesini ürün / hizmet bedelinin iyi belirlenmesi olduğu gibi söz konusu bedelin müşteriden ne zaman ve ne şekilde tahsil edileceği ve / veya tedarikçiye ödeneceği gerçekleriyle birlikte ele almalıyız. Peşin ya da taksitli ödemeleri belirlerken ENAG’ın hesaplamasından yola çıkarsak yıllık enflasyonu 52’ye böldüğümüz zaman 1 hafta içinde (esas faaliyetten değil ama finansal işlemlerden kaynaklanan) % 2,20 oranında “kazanç” ya da “kayıp” söz konusu olabilmektedir bakış açısına göre.

1 hafta içinde gerçekleşen bu kazanç ya da kayıplar karşısında “uzun vade” ifadesi değil “orta vade” ifadesi bile daha zor anlamlandırılır. Uzun vadeli bakış açısı olmayınca çatışmayı / muharebeyi değil ama savaşı kazanma esasına dayanan stratejik yönetim de anlamsızlaşabilir. AR – GE çalışmaları başka bir bahara bırakılır. Pazarlama değil ama satış faaliyetleri (damarlarımızda dolaşan kan gibi değeri olan) “nakit para”ya ulaşım için ön olana çıkabilir ki satılanın yerine yenisinin nasıl ve ne bedel ile konulacağı düşünülünce satış yapmak da zorlaşabilir. FAVÖK / EBITDA hesaplamaları da karışarak zorlaşabilir ki uluslararası arenada faaliyet göstermek isteyen şirketler için arzu edilmeyen bir durumdur bu.

Yüksek enflasyonun ekonomik / işletmesel etkileri dışında toplumsal / sosyal etkileri de olabilir. Belirli kesimlere gelir transferi ile beraber giden yüksek enflasyon uzun sürdüğü takdirde gelir dağılımı bozulacak ve bu da toplumsal huzura zarar verebilecektir. Toplumsal değişim ile birlikte fiyatlar genel seviyesindeki artışın uzun sürmesi halinde OSCAR WILDE’ında belirttiği gibi herşeyin fiyatının bilindiği ama hiçbirşeyin değerinin bilinmediği  kısmen de olsa doğrulanabilecektir.