Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Küresel Lojistik Sektörü Üzerindeki Etkisi

Cem KARTAL

Cem KARTAL

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
Uygulamalı Bilimler Fakültesi
Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Küresel Lojistik Sektörü Üzerindeki Etkisi

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri operasyon ve işgal girişimi, küresel ekonomik sistem ve küresel ticaret için yeni zorlukları, düzenlemeleri, lojistik ve ulaşım rota planlamasını beraberinde getirecektir. Karadeniz’in kuzeyindeki gelişmeler ve Rusya’nın Batı’ya hava sahasının neredeyse tamamen kapanması yolcu ve kargo taşımacılığında inanılmaz bir maliyet artışına yol açacağı gibi, yakın zamanda kara ve demiryolu taşıma fiyatlarına da yansıyacaktır. Küresel şirketler için, gerilimin uzaması ve Rusya’ya yönelik yaptırımların daha da genişletilmesi durumunda Ukrayna ve Rusya’daki fabrikalarının durumu tam bir muammaya dönüşecektir. Bu da küresel koronavirüs pandemisi sonrası önemli sektörleri ilgilendiren tedarik zincirlerinde domino etkisi yaratma riskini artıracaktır. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş koşullarındaki gerilim, gıdadan otomotive, makine ve parçadan enerjiye kadar tüm uluslararası şirketleri farklı coğrafyalardan tedarik etmeye zorlarken, Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki rolü katlanarak artabilir. Bu durum Asya-Pasifik’ten Avrupa’ya tüm ulaşım modları bağlamında Türkiye’nin ana toplayıcı ve dağıtıcı olduğu “orta koridor”a önemli yeni görevler yükleyecektir.

Ukrayna ve Rusya birlikte dünya buğday pazarının yaklaşık üçte birini, dünya mısır arzının yaklaşık %19’unu ve küresel ticarete konu olan ayçiçek yağının da yaklaşık %80’ini kontrol etmektedirler. Ukrayna ve Rusya da tarım ürünlerinin önde gelen tedarikçileridir. Yaptırımlar temmuz ayına kadar kaldırılmazsa, küresel tahıl stoku da tehlikeye girebilir. Rusya, dünyanın mineral yakıt ihracatının %10’unu ve Avrupa enerji tüketiminin üçte birini oluşturan dünyanın en büyük enerji üreticilerinden biridir. Ham petrol fiyatları bir anda yüz doları aşarken, Avrupa doğalgaz ve kömür fiyat endeksleri sırasıyla %129 ve %74 arttı. Ayrıca Rusya, lityum iyon piller için üçüncü en büyük nikel tedarikçisidir. İki ülke aynı zamanda küresel bakır ve platin üretimine de öncülük etmektedir. Aynı zamanda, küresel çip üretiminin vazgeçilmez bir bileşeni olan paladyumun küresel ticareti de bu gelişmelerden etkilenmiş ve aralık ortasından bu yana fiyatı yaklaşık %80 artmıştır. Bu nedenle bölgede uzayan gerilimler, küresel çip üretim ve tedarik sürecini daha derin bir krize itebilir.

Petrol fiyatları ve arzı birçok ekonomi için endişe kaynağı olmaya devam ederken, Çin ve Hindistan indirimli fiyatlarla Rus petrolü tedarikini güvence altına almıştır. Ancak yaptırımlar nedeniyle diğer ülkeler alternatif yakıt kaynakları arayışına girmiştir. Rusya’nın ülkelere petrolünü ruble ile ödeme zorunluluğu getiren son durumu, dünya genelinde ağırlıklı olarak enerji ihracatına bağımlı olan ekonomiler üzerinde daha fazla baskı yaratmaktadır.

Asya ekonomilerinin birçoğu, büyük ölçüde Rusya’dan gelen kömür ve petrole ve Ukrayna’dan gelen gıda kaynaklarına bağımlıdır. Rusya-Ukrayna krizine ilişkin UNCTAD raporu, Türkiye, Çin, Mısır ve Hindistan’ın Rusya ve Ukrayna’dan gıda tedarikine en bağımlı ülkeler olduğunu göstermektedir. Bu ülkeler aynı zamanda dünyanın önde gelen tekstil ve hazır giyim tedarikçileridir. Bu durumun hammadde ve işçilik maliyetlerinin de artmasıyla beraber tekstil-hazır giyim ve deri ürünleri fiyatlarının da keskin bir şekilde artmasına yol açacağı beklenmektedir.

Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim, dünya düzenini daha büyük bir belirsizliğe sokmaya devam etmektedir. Küresel ekonomik toparlanmanın 2021’de istikrarlı bir şekilde hızlanmasının ardından yavaşlaması beklenmektedir. Dünya Bankası’nın büyüme tahminlerini düşürmesi de bunu doğrular niteliktedir. En kayda değer ekonomik etki, maliyetlerin hızla arttığı lojistik sektörlerinin yanı sıra çeşitli ürün gruplarında da hissedilmektedir. Başlıca akaryakıt ürünleri ve temel gıda maddelerinin fiyatlarındaki dramatik artışın, büyük ekonomilerin büyüme beklentilerini etkilemesi muhtemeldir. Bu durumun özellikle Rusya ve Ukrayna’dan gelen arza daha bağımlı olan Avrupa ekonomilerinde zaten yüksek olan enflasyon seviyelerini daha da artırması beklenmektedir. Bu krizin kısa sürede bitip bitmeyeceği, yıllarca sürüp süremeyeceği veya en kötü senaryonun NATO ile Rusya arasında doğrudan bir askeri çatışmayı tetikleyip tetikleyemeyeceği konusunda büyük bir belirsizlik devam etmektedir.

İşgalin başlamasından kısa bir süre sonra tüm Ukrayna limanları kapatıldı. Ancak yine de ticaret cephesinde, savaşın deniz yolu taşımacılığına etkisi sınırlı kalmıştır. Savaşın deniz taşımacılığı üzerindeki en büyük etkisi, Rusya ile karşılıklı yaşanan taşımacılığın kesintiye uğramasından kaynaklanmıştır. 7 Mart itibariyle, büyük taşıyıcılar (örneğin Ocean Network Express, Hapag-Lloyd, MSC, Maersk ve CMA CGM) Rusya ve Ukrayna’ya yeni rezervasyonları askıya almış ve birçoğu Rusya’ya yük taşımayı ve Rusya’dan sipariş almayı durdurmuştur. Bu durum genel küresel ticareti bir dereceye kadar etkileyebilir. Bu duruma rağmen Asya’dan Avrupa/ABD’ye denizyolu taşımacılık hacmi son zamanlarda düşse de yine de geçen yıla göre çok daha yüksektir. Savaşın küresel konteyner nakliye kapasitesi üzerindeki ani etkisi oldukça sınırlı kalmıştır.

Denizcilerin yaklaşık %15’i, mevcut denizcilik iş gücünün önemli bir payı olan Rus ve Ukraynalı’dır Şu anda denizcileri hedef alan herhangi bir yaptırım olmamasına rağmen, limanların tıkanması gemilerde işgücü sıkıntısına neden olabilir. Denizci hareketliliği ve diğer operasyonel zorluklar (örneğin ödemeler gibi) deniz taşımacılığı sektörü üzerinde daha fazla baskı oluşturacaktır.

ABD’de National Retail Federation ve Hackett Associates tarafından yayınlanan en son “Küresel Liman Takibi”nde, ABD’deki ithalat talebinin güçlü olmaya devam ettiği ve oradaki daha güçlü ekonomik toparlanma nedeniyle muhtemelen böyle kalacağı ifade edilmektedir. Rusya ve Ukrayna arasındaki ihtilaf, deniz taşımacılığında Avrupa’ya daha fazla boş sefer yapılmasına yol açmıştır. Bununla birlikte enflasyonist baskılar mevcut talep yavaşlamasına ve deniz navlun oranları üzerindeki baskıların hafiflemesine büyük katkı sağlamaktadır. Önümüzdeki birkaç aya ilişkin tahminler, lojistik sektörünün karşı karşıya olduğu çok daha fazla talebe ve dolayısıyla limanlarda artan sıkışıklığa işaret etmektedir. Ayrıca savaş nedeniyle bu bölgede deniz taşımacılığı sigortasının yükselişine ek olarak hızla artan yakıt maliyetleri, büyük çapta olmasa da son üç ayda gördüğümüz konteyner fiyatlarındaki kademeli düşüşün tersine dönmesine neden olabilir.

Havayolu navlun fiyatları ise son dönemde talebin yumuşamasına rağmen artmaya devam etmektedir. DHL, Hava Taşımacılığı sektörüyle ilgili en son güncellemesinde, hava yoluyla küresel ticaretin %17’sinin Rusya-Ukrayna ihtilafı nedeniyle etkilendiğini belirtmiştir. Çatışma, hava sahalarının kapatılması ve artan talep belirsizliği, farklı ticaret yolları boyunca üretim ve kargo hareketini olumsuz etkilemiştir. Rusya-Ukrayna hava sahasının kapatılması, ana rotalarda uzun geçiş sürelerine yol açarak kapasiteyi daha da kısıtlamıştır. Buna ek olarak işçilik sorunları da Avrupa ve Asya-Pasifik’teki büyük havalimanlarında, antrepo faaliyetlerinde aksamalara ve nakliye sürelerinde daha fazla gecikmeye neden olmaktadır.

Demiryolu taşımacılığı da Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmadan büyük ölçüde etkilenmiştir ve bu durum yük akışının çoğunun denizyoluna kaymasına neden olmuştur. Çin’i Avrupa’ya bağlayan en önemli demiryolu bağlantısı, Rusya ve Ukrayna’nın bazı bölgelerinden geçmekte ve mevcut ihtilaf nedeniyle bu hat üzerindeki taşımacılıkta aksamalar yaşanmaktadır. Çin-Avrupa demiryolu bağlantısı üzerinde geçen yıl 75 milyar dolar değerinde mal taşınmış ve demiryolu taşımacılığı, liman konteyner sıkıntısının zirvede olduğu 2021’de deniz ticaretine önemli bir alternatif olmuştur. Ancak savaş nedeniyle Çin ve Avrupa arasındaki ticaret akışının büyük bir kısmı askıya alınmış ve denizciliğe kaymıştır.  İki bölge arasındaki demiryolu bağlantısının bir süreliğine durdurulması aynı zamanda Vietnam ve Avrupa arasındaki ticareti de etkilemiştir.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Türkiye Lojistik Sektörü Üzerindeki Etkisi

Savaşın başlamasıyla Ukrayna üzerinden geçen güzergahlar durdurulurken, diğer güzergahlar (Rusya ve Beyaz Rusya dahil olmak üzere) halen çalışmaya devam etmektedir ancak gelecekte artan bir tıkanma riskiyle karşı karşıya kalabilir. Mevcut savaş, Türkiye üzerinden geçen güney rotaları gibi alternatif rotalara da yeni fırsatlar getirecektir. 2020’de Rusya ve AB arasındaki ithalatın (%10,7) ve ihracatın (%7,8) önemli bir bölümü karayolu üzerinden yapılmıştır. Ancak savaş ile birlikte büyük karayolu taşıyıcıları (UPS, FedEx, DHL) iki ülkeye yönelik operasyonları durdurmuştur. Sadece birkaç küçük operatör faaliyetlerini sürdürmekte, ancak teslimat süreleri konusunda herhangi bir taahhütte bulunmamaktadırlar. Türkiye ve Güney Kafkaslar üzerinden alternatif karayolu ulaşım yolları, esneklikleri nedeniyle mevcut aksaklıktan büyük olasılıkla faydalanacaktır. Ancak sürücülerin çatışma bölgesinde çalışamaması nedeniyle işgücü riskleri önemini hala korumaktadır.

Asya ve Avrupa arasındaki ticaret ve ulaşım üç ana koridor üzerinden yürütülmektedir. Rusya’nın içinde bulunduğu “Kuzey Koridoru”, İran’dan üzerinden geçen “Güney Koridoru” ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu “Orta Koridor”. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, kuzey koridorundaki güvenlik sorunları, Avrupa Birliği’nde üretilen veya hâlihazırda satılan malların teknik bir yol bulamamasına neden olmaktadır. Bu durum, Türkiye’den Kafkaslara, oradan Orta Asya ve Çin’e uzanan, Hazar Denizi’ni aşan ve Türkmenistan ve Kazakistan’ı içine alan Orta Koridoru daha da değerli hale getirmiştir. Özellikle Türkiye, Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan limanlarındaki lojistik merkezler ve serbest ticaret bölgelerinin kurulması, Trans-Hazar iş birliğinin gelişmesine ve derinleşmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye, Orta Koridor ile ilgili mevcut teknik sorunları çözmeleri için diğer ülkelere yardım etmeli ve onları bu konuda teşvik etmelidir.

Kırım’ın ilhakından sonra Rusya, Avrupa Birliği’ne yaptığı gaz ihracatının toplam ihracatı içindeki payını azaltmaya yönelik tedbirlere odaklanırken, AB’nin Rus gazına olan bağımlılığını artırması trajikomikti. Avrupa için sıvı doğal gaz (LNG) sorununun çözümü hiç de kolay olmayacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin Avrupa’nın enerji arz güvenliği ve özellikle doğal gaz arz güvenliği için vazgeçilmez önemi bir kez daha gündeme gelmektedir. Bu konuda Almanya’daki Konrad Adenauer Vakfı tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşının ardından Türkiye’nin Avrupa için stratejik bir enerji merkezi haline geldiği ifade edilmiştir. Rapor ayrıca Türkiye’nin Avrupa’nın Hazar Havzası, Orta Asya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz Havzası’ndan doğal gaz getirmesi için stratejik bir enerji merkezi olarak artan rolüne dikkat çekmiştir. İran nükleer anlaşmasının yeniden canlandırılması konusundaki görüşmeler başarılı olursa, İran’ın doğalgaz ve petrolü de Türkiye üzerinden taşınabilir. Bununla birlikte Trans-Hazar boru hattıyla Türkiye üzerinden Avrupa’ya Türkmen gazı akışı ve/veya Trans-Anadolu gazının bir parçası olarak Kuzey Irak doğal gazı için Avrupa’nın Türkiye ile çalışmalarının hızlandırılmasının hayati önem taşıdığını söylemek mümkündür. Bu konu ile ilgili olarak Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Güney Gaz Koridoru (SCG) ülkelerinin 4 Şubat’ta Bakü’de düzenlediği bakanlar toplantısının ardından gazetecilere verdiği demeçte, şu anda yılda 16 milyar metreküp olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP)’nın yıllık kapasitesinin yakında 31 bcm’ye yükseleceğini söylemiştir.

Rusya’ya uygulanan ambargo, yabancı markaların Rusya’dan çekilmesi gibi savaş koşullarının yarattığı olağanüstü durumlar göz önüne alındığında, Rusya’da Türk ürünlerine olan talebin arttığını görmekteyiz. Rusya’da mağazası bulunan bazı markaların satışlarının son bir haftada ikiye katlandığı belirtilmektedir. Bu durum, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatını artırdığını doğrulamaktadır. Türk üreticileri ve lojistik sektörü açısından tedarik zincirindeki bu gelişmenin Türkiye’ye olumlu getirileri olacaktır.

Küresel ticaret haritasının, Covid-19 ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik olayların bir sonucu olarak tamamen yeniden çizilmesi durumunda, küresel lojistik sistemleri radikal değişikliklerden geçebilir. Bu tür değişiklikler kesinlikle büyük talep ve oran oynaklığını beraberinde getirecektir. Türkiye de İstanbul Havalimanı (İGA), 1915 Çanakkale Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Marmaray, Avrasya Tüneli projeleri ve Filyos Limanı başta olmak üzere birçok önemli projeyle küresel tedarik zincirinin önemli bir parçası olma yolunda ilerlemektedir.